Görüş: Son 2 yılda koronavirüs gelişti ve katı karantinalardan ‘patojenle yaşamaya’ geçerek tepkimiz de değişti; hükümet bu enfeksiyon dalgasını ‘büyük bir başarı’ olarak nitelendirdi, ancak bu hepimizin utanması gereken bir başarısızlıktı.

10.000’den fazla İsraelli, İsrael’in şimdiye kadar gördüğü en büyük ulusal felaketlerden biri gibi görünen, neredeyse iki yıl önce başlangıcından bu yana COVID-19’a yenik düştü.

Onca aşı ve tedavi yöntemleri geliştirilmesine rağmen iyi yönetilemeyen giriş , çıkış , kapama ve karantina önlemleri nedeniyle nüfusa göre her 850 kişiden birini kaybettik.

10.000’den fazla erkek, kadın, ebeveyn, erkek ve kız kardeş, koronavirüs olmasaydı, hala bizimle olacak, gülerek ve hayattan zevk alacaklardı.

Bu insanlar, Başbakan Naftali Bennett’in geçen hafta hasıraltı etmeye çalıştığı gibi buna rağmen değil, COVID nedeniyle öldü. Altta yatan sağlık sorunları olsa bile, bu insanlar bir yıl, iki yıl, beş, hatta belki 10 ya da 20 yıl daha yaşayabilirdi.

Kim bilir? Ancak salgın nedeniyle hayatları acımasızca kısaldı. Korkunç acılar içinde tek başlarına boğularak öldüler.

Bu ölümleri nasıl haklı çıkarmaya çalışırsak çalışalım, bu insanları geri getirmeyecek. Bu ölümlerin önemini en aza indirmeye çalışsak da, diyelim ki bunun “Tanrı’nın iradesi” sonucu olduğunu söylesek ya da ölenlerin çoğunun yaşlı, hasta veya aşısız olduğunu ima etsek bile -hastalığı kendilerine bulaştıran- bu insanlar yine de ölmeyi hak etmediler.Onlar için savaşmaya zahmet etseydik, bazıları bu seçeneğe sahip olurdu.En azından Netanyahu hükümetinin başarılı kapama yöntemlerinde israr edilseydi kayıpların sayısı çok daha düşük olabilirdi.

COVID-19 virüsünü ilk duyduğumuzdan bu yana iki yıl geçti. Ve kazandığımız deneyimler sayesinde, salgına karşı verilen mücadele, başlangıçta göründüğünden çok daha farklı görünüyor.

Bugün elimizdeki imkanlar çok daha iyi. Pandemi boyunca değiştirilmiş ve geliştirilmiş birçok tedavi seçeneğimiz var. Örneğin, başlangıçta zararlı olduğu düşünülen steroidler, en azından hastalığın erken evresinde faydalı oldu. Aynı şey, ilk başta hastalara hastalığın erken evresinde verilen ve genellikle hastanın hayatındaki son durağı işaret eden ve şimdi çok daha etkili olan suni ventilasyon için de geçerlidir.

Aşılar, iyi bilinen sınırlamalarına ve Omicron varyantına karşı azalan korumalarına rağmen, aşı olmayı seçenler genellikle ciddi bir COVID hastalığına karşı korunduğundan, pandemiye yaklaşma şeklimizi de değiştirmeyi başardı.
Son olarak, risk altındaki grupların korunmasına yardımcı olan tıbbın geliştirilmesi.

Koronavirüs de değişti ve son iki yılda mutasyona uğrayarak çeşitli türlere dönüştü ve bu da onun gelişmesine ve yayılmaya devam etmesine izin verdi. Ancak en son varyantlar, daha ölümcül olan orijinalinden çok farklı. Yeni varyantların neden olduğu hastalık da farklıdır ve koronavirüsün muhtemelen gelecekte bizim için daha çok sürprizleri vardır.

COVID ile başa çıkma şeklimiz de gelişti. Karantina ve karantina politikasından “pandemi ile birlikte yaşama”. Çoğu kez kafamızı kuma gömerek ve etrafımızda olup bitenleri tamamen görmezden gelerek “rutinimize” geri dönmekte ısrar ediyoruz. İçişleri Bakanı Ayelet Shaked’in bir keresinde ağzından kaçırdığı gibi, mevcut hükümet de aynı şeyi yapmayı ve “ölüleri kontrol altına almayı” seçti.
Ancak bu poliçelerin en büyük bedelini ödeyenler hasta, yoksul ve zayıf olanlar, aşı olmayanlar, enfeksiyondan kurtulamayanlar ve hastanelerin yeterli bakımı sağlayamadığı bölgelerde yaşayanlar oldu. Hayatlarını kurtarmak için hiçbir şansları olmadı.
Bu beşinci COVID dalgası, Bennett’in dediği gibi “muazzam bir başarı” değil. Tam tersi – sefil bir başarısızlık. Sadece idari ve liderlik başarısızlığı değil, aynı zamanda vicdani ve ahlaki bir başarısızlık. Sadece beşinci dalgadaki ölü sayısı 1700’den fazla ve henüz bitmedi.

Şubat ayının başından bu yana, bazıları küçük ve orantılı kısıtlamalarla küçük bir fiyata kurtarılabilecek binden fazla insan öldü. Ancak hükümetimiz, tekrar tekrar hareket tarzının yeniden hesaplanmasını tavsiye eden uzmanları görmezden gelmeyi seçti. Ve bu başarısızlığın bedelini, sevdiklerini kaybeden binlerce aile ve hastalık nedeniyle sağlığı ciddi şekilde zarar gören on binlerce aile ödedi.

Beşinci dalga azalırken, hepimiz onun yol açtığı tahribatın sonuçları hakkında derin derin düşünmeliyiz. Her şeyden önce hükümet, beşinci dalgaya karşı mücadeleyi daha başlamadan teslim etmeyi seçti ve halkı kendi kaderine terk etti. Ancak bunda halka da görev düşüyor.

Herhangi bir taviz vermeden normale dönmekte ısrar ederek, nüfusun büyük bir bölümünü riske attı. Hepimiz bu felaketin suçunu paylaşmalıyız.
Bir sonraki dalga an meselesi olduğundan, nasıl ilerleyeceğimize karar vermeliyiz. Sert kısıtlamalara sahip üç ve neredeyse hiç engel olmayan iki enfeksiyon dalgasından sonra, başkalarının hayatından ödün vermeden günlük hayatımızı mümkün olduğunca sürdürmemizi sağlayacak dengeyi bulmamızın zamanı geldi.

Bu hükümetten beklentilerimizi bir kenara bırakıp kendi önlemlerimizi yaratmanın zamanı geldi.

Saglik Bakanimiz Horowitz ‘in önceliği İsrael halkının sağlığından çok travesti dostlarının cinsiyet değiştirme ameliyatları…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir